IŞİD’in Kobanê’ye yönelik akınlarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto hareketleri münasebet gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Liderleri, Merkez Yürütme Şurası (MYK) üyelerinin de ortalarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 12’inci duruşması, 2’nci gününde Sincan Cezaevi Yerleşkesi Duruşma Salonu’nda görülmeye devam ediyor.
Duruşmaya HDP Ankara Vilayet Örgütü yöneticileri, HDP Milletvekilleri, çok sayıda avukat ve izleyici katıldı. Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulanlar siyasetçiler duruşmaya Ses ve Manzara Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.
Mezopotamya Haber Ajansı’nda yer alan habere nazaran, kimlik tespitiyle başlayan duruşma, evraka gelen evrakların okunmasının akabinde HDP Eski MYK Üyesi Zeynep Ölbeci’nin temele ait savunmasıyla devam etti.
Savunmasını Kürtçe yapan Ölmeci, kelamlarına salondaki herkesi selamlayarak başladı. Bugünkü savunmasının son savunması olmadığını belirten Ölbeci, ileride yeni kanıtlar ortaya konulduğunda yine savunma yapacağı bilgisini verdi.
DİL VE KÜLTÜR VURGUSU
Dil ve kültür üzerine birkaç noktaya değinerek savunmasına başlayan Ölbeci, “Yüzyıllardır süren inkar siyasetleri Kürt halkı üzerinde baskı doğuruyor. Lisan üzerine binlerce kitap yazılmıştır. Her müellif ve araştırmacı lisan üzerine çeşitli fikirler ve fikirler lisana getirmişlerdir. Bunun yanında toplumu tanım eden ortak fikirler de var. Bilindiği üzere lisanın temeli ses üzerinde kurulmuştur. Ömürde da en değerli irtibat aracı lisandır. Toplum içinde yaşayan beşerler için ya da uluslarda ortak bir lisandır. Diğer bir deyişle lisan birbirini manaya temelini oluşturur. Kanıların anlatılma biçimdir. Dünyada ses çıkaran iki çeşit canlı vardır. Hayvanlar ve beşerler. Hayvanların da sesi vardır lakin insanların sesine nazaran sonludur. En değerli nokta insan sesinin sınırsızlığıdır. Tabiatta sayısız ses vardır. Beşerler bütün bu tabiat seslerini taklit edebilir. Lisan tabiatın toplumsal varlığıdır. Bu nedenle lisan toplumsal bir kurumdur. Her toplumda şayet bir toplumsal bir hayat yoksa lisan de yoktur. Her toplum lisanını kendi kültürü üzerine oluşturur. Bu nedenle Kürt halk lideri Abdullah Öcalan lisana çok kıymet verir” dedi.
Öcalan’ın kelamlarından alıntı yapan Ölbeci, “Dil, toplumun birikimidir. Estetik zihniyet istikametinden, his ve fikirler tarafından bir kazanımdır. Kendi lisanını oluşturan toplum kendi varlığı için güçlü bir sebep oluşturmuştur. Hayatın güçlü bir sebebidir. Tekrar her ne kadar lisanını yok etmişse yabancı lisanların baskısı altını girmişse bu lisan asimilasyona uğramıştır” sözlerini kullandı.
Dil, kültür ve kimliğin toplumun kendisi olduğuna dikkat çeken Ölbeci, “Duygu niyetler, insanlığın kimliğinde vardır. Bu yalnızca lisan yoluyla ortaya çıkar. Bu nedenle lisan ve his tek kesim olarak tanımlanabilir. Bu noktada Eflatun, şöyle dikkat çeker: ‘Duygu, vücudun konuşmasıdır.’ Bunlar birbirlerinden ayrılamazlar. Ortaya çıkan fikir sözlere ulaşmazsa ya da lisana getirilmezse o vakit niyetin hiçbir manası yoktur. Bundan ötürü lisanın sonlandırılması ya da yasaklanması, fikrin yasaklanmasıdır. Milletlerarası kontratlarda lisanın özgürlüğü insanlığın temel hakkı olarak kabul edilir” dedi.
UNESCO’nun bir araştırmasına dikkat çeken Ölbeci, “Araştırmaya nazaran yer yüzünde 6-7 milyar insan yaşar. 6 binden fazla lisan konuşuluyor. 6 bin lisanın tamamı 200 ulus devlet içinde konuşuluyor. Yalnızca 118 resmi lisan vardır. Araştırmaya nazaran birçok lisan ve kültür yok olmayla karşı karşıyadır. 1950 yılından bugüne 230 lisandan fazla lisan unutuldu” biçiminde konuştu.
‘HEYET FİKİRLERİMİ SÖYLEMEM BİLE MÜSAADE VERMEDİ’
“Türkiye’de 3 lisan yok olmuştur” diyen Ölbeci, 18 lisanın de büyük bir tehlike altında olduğuna vurgu yaptı. Lozan Anlaşması’nı hatırlatan Ölbeci, “1923’te imzalanan Lozan Anlaşması’nda devletler, kendi çıkarları için Kürtlerin yok edilmesine karar verdiler. Türkçe, resmi devlet lisanı olsa da Türkiye’nin diğer lisanı konuşan vatandaşları mahkemelerde de kendi lisanlarını konuşabilirler. Lakin bu karar yok sayılıyor ve bize dayatılıyor. Devlet zihniyeti, Lozan Anlaşması’ndan sonra büsbütün lisan, kültür ve kimliklerin yok oluşu üzerine kuruldu. Lisanın, kültürün inkârı, Kürt kimliğinin yasaklanması manasına geliyordu. Bu zihniyet bugün de AKP-MHP iktidarında da her manada yürütülüyor. Bu mahkemede de bu zihniyet her istikametten kendini açığa vuruyor. Mahkemenin geçen oturumlarında tercüman çeviri edemiyordu. Sonrasında avukatımın heyetten tercüman değişimi talebi oldu. Lakin heyet, niyetlerimi söylememe bile müsaade vermedi” diye konuştu.
Mahkeme heyetinin kendilerine dayattığı tavrın sebebini soran Ölbeci, bu halin Islahat Fermanı’ndan farkını da merak ettiğini tabir etti.
‘VARLIĞIMIZ TÜRK VARLIĞINA KURBAN EDİLİYORDU’
Her çocuğun okullarda bir kimlik kazandığını belirten Ölbeci, insanların dünyayı o yıllarda yorumlamaya başladığını tabir ederek, “Eğitim büyük bir kıymete sahiptir. İnsanlık kıymetlerine ulaşmak açısından pahalıdır. İnsanlık ne kadar toplumsallaşırsa, kıymetlerine de o kadar yaklaşır. Bir araştırmaya nazaran anadilde eğitim gören çocuklar başkalarına nazaran daha toplumsal bir yapıya sahiptirler. Her çocuk yabancı bir lisanda eğitim görürse birçok zorluk yaşar. Hayatımda birçok örnek yaşadım ve şahitlik ettim. Mesela çocuklar köyden kente geldiklerinde uzun bir müddet şoka girip çıkamıyorlardı. Bu şok, çocuklarda farklı bir psikoloji oluşturuyordu. Çocuklar Kürtçe konuşan arkadaşlarını ispiyonlaması için bahçelere gönderilerek görevlendiriliyorlardı ve ajanlık yapmaları isteniyordu. Bugün de tüm toplumu ajanlaştırmak istiyorlar” dedi.
Türkçe öğrenemediği için tekraren dayak yediğini, hakaretlere maruz kaldığını ve küçük düşürüldüğün hatırlatan Ölbeci son olarak şöyle devam etti: “Okullarda varlığımız her sabah Türk varlığına kurban ediliyordu.” (HABER MERKEZİ)
