CHP Bayan Kolları Genel Lideri Aylin Nazlıaka, ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla 22 Ocak’ta tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş’ın davasına sahip çıkacaklarını belirterek, “Tutuklu olmasının tek bir sebebi var. Korkutmak, susturmak, sindirmek. Bayan olmasının tutsak edilmesinde değerli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Zira en çok bayanlardan ve bayanların gücünden korkuyorlar. Susmayacağız, sinmeyeceğiz ve korkmayacağız, gayrete devam edeceğiz. 11 Mart’taki duruşmada Sedef Kabaş’ın yanında olacağız. ‘Yalnız değilsin, biz varız’ diyeceğiz” dedi.
‘TUTUKLU OLMASINI GEREKTİRECEK BİR DURUM YOK’
Nazlıaka, Kabaş’ın tutuklu olmasını gerektirecek bir durum olmadığını savunarak şunları söyledi:
“Sedef Kabaş 42 gündür tutsak edilmiş, tutuklu durumda. Bunun için iki münasebet olması gerekiyor. Kaçma tehlikesi ya da kanıt karartma. Kendisi atmış olduğu bir tweet için televizyon programındaki konuşması nedeniyle tutsak ediliyor. Bunu zati silemez, televizyon programı da esasen yayınlanmış durumda. Kaçma tehlikesi olabilecek birisi değil, Türkiye’ye mal olmuş, tanınan bir figür. Tutuklu olmasının tek bir sebebi var. Korkutmak, susturmak, sindirmek. Kendisinin muhalif bir gazeteci ve bayan olmasının tutsak edilmesinde değerli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Zira en çok da bayanlardan ve bayanların dönüştürücü gücünden korkuyorlar. Bizler susmayacağız, sinmeyeceğiz ve korkmayacağız, çabaya devam edeceğiz.”
‘BİR MEDYA KURULUŞU KURACAK KADAR ÇOK GAZETECİ İÇERİDE’
Sedef Kabaş’a CHP Bayan Kolları olarak 81 vilayet ve 973 ilçeden dayanışma mektubu gönderdiklerini anımsatan Aylin Nazlıaka, şöyle devam etti:
“Ona ‘Yalnız değilsin, biz varız’ dedik. Annesinin ve oğlu Yavuz’un bize emanet olduğunu söyledik. Onun davasına sahip çıkacağımızı söz ettik. Duruşma 11 Mart’ta olacak. Biz de 11 Mart’ta Sedef Kabaş’ın yanında olacağız. Her vakit olduğu üzere dayanışmayı yükselteceğiz. ‘Yalnız değilsin, biz varız’ diyeceğiz. Tekrar söylüyoruz, kimseyi susturamazlar, sindiremezler korkutamazlar. Bizim Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le hedeflediğimiz temel ögelerden biri de niyet ve söz özgürlüğünü, basın özgürlüğünü, insan haklarını, bayan haklarını, eşitliği, çocuk ve tabiat haklarını yine Türkiye’de var edebilmek. İşte bu çabayı vermek emeliyle 6 siyasi parti yan yana geldik ve ortak bir metine başkanlar imza attı. İşte bu metinde yer alan basın özgürlüğü tam da bugünlerde en çok muhtaçlık duyduğumuz şey. Bugün neredeyse bir medya kuruluşu kuracak kadar çok gazeteci içeride. Düşünmesinler ki yalnızlar. Hepimizin yüreği onlarla birlikte atıyor. Onların bedel ödediklerinin farkındayız. Biz de onlarla birlikteyiz. Onların yanında saf tutmayı onur olarak görüyoruz.”
‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMİYORUZ’
8 Mart Dünya Bayanlar Günü öncesi İstanbul Sözleşmesi’ne de değinen Nazlıaka kelamlarını şöyle tamamladı:
“İstanbul Mukavelesi bayanların can simidiydi. Geçen yıl 8 Mart’ta İstanbul Kontratı yürürlükteydi. 20 Mart’ta tek adamın gece yarısı verdiği kararla kontrattan çıktık üzere görünüyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz. ‘Vazgeçmiyoruz’ demeye de devam edeceğiz. Ta ki birinci seçimler gerçekleşip birinci bir hafta içerisinde Genel Liderimiz Kemal Kılıçdaroğlu’nun da kelam verdiği üzere İstanbul Kontratı tekrar yürürlüğe girinceye kadar. Bayanların katledildiği, şiddetin konutta, sokakta, her yerde devam ettiği ortamda bayanların can güvenliği açısından İstanbul Sözleşmesi’ne muhtaçlık var. Covid 19’un nasıl bir aşısı varsa şiddetin de bir aşısı var. O da eşitliktir. Öncelikle eşit bir dünya ve eşit bir Türkiye inşa etmemiz gerekiyor. Bu eşitlik gayretine omuz vermeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki birinci seçimlerden sonra eşit bir Türkiye’yi dostlarımızla birlikte kuracağız.” (ANKA)
