ANKARA – Ankara’da 8 Mart Dünya Bayanlar Günü’nde bayanlar Olgunlar Caddesi’nde bulunan Madenciler Anıtı’nda bir ortaya gelmek istedi. Polis, Sakarya Caddesi’ne kadar yapılacak ‘Gece Yürüyüşü’ öncesinde anıt etrafını barikatlarla kapattı.
Polisin Kızılay etrafında ağır güvenlik tedbiri almasının ve anıt etrafına girişe müsaade vermemesinin akabinde bayanlar Sakarya Caddesi’ne direkt gidilmesini davetinde bulundu.
Kadınlar Çankaya Belediyesi istikametinde sloganlar eşliğinde ve pankartlarla Sakarya Caddesi’ne giriş yaptı. “Ataerkiye baş tutuyoruz”, “Erkek egemenliğe karşı özsavunmayı kuşan”, “Fiyatlar kanatlandı uçuyor”, “Yoksulluğun bedelini biz ödemeyeceğiz”, “Kadınlar barışta ısrarcı” pankartları taşıyan bayanlar, “Kadın, ömür, özgürlük”, “Yaşasın bayan dayanışması” sloganları attı.
‘FEMİNİSTLER SAVAŞ DEĞİL BARIŞ İSTİYOR’
Munzur Üniversitesi öğrencisi olan ve yaklaşık 800 gündür haber alınamayan Gülistan Doku’nun akıbetini soran bayanlar, “Gülistan Doku nerede” sloganı attı.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri operasyonunu “Erkeklerin savaşı” olarak niteleyen bayanlar, “Feministler savaş değil barış istiyor” dedi.
Kadınlar Sakarya Caddesi’nde yaptığı yürüyüşün akabinde basın açıklaması yaptı.
“Heyecanımızla, coşkumuzla, umudumuzla lakin en çok da öfkemizle ve isyanımızla yan yanayız buradayız! Kazanımlarımızın bütününe yönelik dört bir yandan ataklar karşısında feminist gayretimizle varız buradayız” tabirleri kullanılan açıklama şu formda sürdü:
HAKLARIMIZ GASPEDİLİYOR: “Yıllardır haklarımız gasp ediliyor, konutta, işte, sokakta, yerleşkede, fabrikada emeğimiz sömürülüyor, kayıt dışı esnek saatlerde garantisiz çalıştırılıyor ve yoksullaştırılıyoruz.
İşten attığınız, emeklerine çöktüğünüz emekçi bayanlar fabrikalarda, materyal depolarında, konfeksiyonlarda, belediyelerde nasıl direniyor, görüyor musunuz? Hayatı var eden, karşılıksız bakım emeği vererek çocukların, yaşlıların bakımını üstlenen, içlerine hapsetmeye çalıştığınız meskenlerin bitmeyen işlerini üstüne yıktığınız bayanların isyanını duyuyor musunuz? Emeğimize sahip çıkmak için buradayız! Emeğimize el koyan kocaların, babaların, işverenlerin yakasını bırakmayacağız!
Gece yarısı kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlükten kaldırdınız. Yetmedi nafaka hakkımıza saldırdınız! Yetmedi kürtaj hakkımızı gasp ettiniz! Hayatlarımızın teminatı olan İstanbul Sözleşmesi’nden ve haklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi tekrar tekrar haykırıyoruz. Bayanları sömürmeye doymayan kutsal aileyi ve erkekleri korumak için boşanmayı zorlaştıran, kazanılmış haklarımıza göz diken bu tertibi yıkacağız!
KADINLARA KURULAN TUZAKLARIN FARKINDAYIZ: Paket paket kelamda reformlarınızla fakir bayanların ve çocukların nafakasını gasp etmeye girişiyorsunuz. Aile arabuluculuğu ile yargıyı özelleştirip yasal haklarımızdan arabulucu masalarında vazgeçmemiz için tuzaklar kuruyorsunuz. Boşanmaları hızlandırmak aldatmacasıyla yalnızca erkekler için kolay boşanma, bayanlar için haklarını alamadan kapı önüne konulma korkusu yaratan süreçler planlıyorsunuz. Bayanlara kurulan tuzakların farkındayız. Feminist isyanımızla öfkemizle bu oyunu bozacağız. Bayana yönelik her türlü şiddetin önlenmesine ait 6284 sayılı maddeyi aktif olarak uygulamayan, güzel hal indirimiyle, cezasızlık siyasetiyle erkek failleri cesaretlendiren erkek hâkim yargı sistemini biz bayanlar değiştireceğiz. TCK 96 unsurda ceza alt sonu iki yıldan başlayan kabahatler için topluma cezaları ağırlaştırma vaadiyle, dokuz ay alt hudutlu ceza kararları hazırladığınızı ilan ederek bizleri aldatamayacaksınız. Pozisyonunu ve gücünü kullanan tacizci, tecavüzcü, mobbingci erkekleri ifşa etmeye devam edeceğiz.
SAVAŞLARDA EN ÇOK ZİYAN GÖRENLERİZ: Hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz. Günden güne dayanışmamızı büyüterek üniversiteleri ve belediyeleri ele geçiren işgalci kayyım zihniyetle her alanda çaba ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz. Üniversitelerdeki eril bilim lisanına, cinsiyetçi akademik kültüre, heteronormatif eğitim sistemine karşı isyanımız var! İtirazımız var! Biz Rojova’da, Filistin’de, Afganistan’da, Suriye’de, Ukrayna’da, dünyanın dört bir yanında savaştan en çok etkilenen, göçe zorlanan, yara alan savaşın bütün kirli yüzünü gören ve açığa çıkaran Kürt, Türk, Arap, Ermeni, Çerkes kadınlarız. Bizler emeği sömürülen dışlanan mültecileriz. Savaşlardan en çok ziyan görenleriz. Herkes şunu bilsin ki yüzyıllardır farklı coğrafyalarda sürdürülen savaşlara karşı biz bayanlar barışı haykırmaya devam edeceğiz.
DEVLETE KARŞI FEMİNİST GAYRETİMİZ BİTMEYECEK: Bu topraklardaki bayanlar olarak, savaşın ne olduğunu bizler çok âlâ biliriz. Biz, barışı örgütlemek için çaba eden kadınlarız. Hasta olduğu halde hapishanede tutulan Aysel’in sesiyiz. Tutsak edilen ve siyaset yapma hakları ellerinden alınan Sabahat’ız, Figen’iz, Gültan’ız, Ayşe’yiz, Semra’yız. Erkek ve devlet şiddetine karşı isyandayız! Çok düzgün biliyoruz ki hetero-patriyarkal sistemde bizi sokaklar değil erkekler öldürüyor. Gülistan’ı buldurmayan, öz savunma yapan Nevin’i, Çilem’i suçlayan, cinsiyet kimliği nedeniyle Hande’yi, Didem’i ömürden koparan, bütün bayanların faillerini aklayan, cezasını indiren devlete karşı feminist uğraşımız bitmeyecek! Bayan cinayetleri politiktir ve biz bir kişi daha eksilmeyeceğiz. Ortamızdan alınan her bayanın hesabını soracağız. Birbirimizi bu erkek şiddetine karşı sarıp sarmalayacağız, koruyup kollayacağız. Yılın her günü sürdürdüğümüz yaşama çabamızı her 8 Mart’ta olduğu üzere bu 8 Mart’ta da feminist isyanla sokağa taşıyoruz. Bayanlara, çocuklara, LGBTİ+’lara yönelik şiddet, ayrımcılık, nefret telaffuzları biz feministleri asla yıldırmadı, yıldırmayacak. Birbirimizden güç alarak birbirimize umut olarak feminist gayretimizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Sokaklar, meydanlar, geceler, bu hayat bizim! Bu bir ömür gayretidir: Feminist isyandayız!”
