Ahmet Türk Kobanê Davası’nda konuştu: 12 Eylül’den bugüne değişen bir şey yok

Duruşmada kelam alan Avukat Ali Bozan, Kobanê davasının vazifeden alınan eski mahkeme lideri Bahtiyar Çolak’ın ‘Atadedeler’ isimli cürüm örgütü operasyonunda gözaltına alındığını hatırlatarak, “Tensip ile birçok orta karar verdi, 2021 Eylül ayına kadar yapılan yargılamaların tamamında sizinle birlikte Bahtiyar Bey’in imzası vardı. Aktif bir araştırma yapılırsa bu belgenin bir kumpas davası olduğu ortaya çıkacağının kanaatindeyiz. Bahçeli, 2020 yılında Bahtiyar Çolak’ın da katıldığı toplantıda da referans olduğu savları var. Bu sav gerçekse, sizlerin bugün yargılamayı bitirip müvekkillerimiz hakkında beraat ve tahliye kararı vermeniz gerekiyor” dedi.

AHMET TÜRK: BASKILARLA BİZİ DEMOKRATİK SİYASETTEN KOPARMAYA ÇALIŞTILAR

Siyasette geçen 50 yıllık ömründe haksız, hukuksuz uygulamalarla karşılaştığını söz eden Ahmet Türk ise savunmasında şunları söyledi:
“12 Eylül’leri Diyarbakır Zindanları yaşadık. O periyodun Genelkurmay Lideri ‘Bunları Meclis’ten atacaksınız ya sokaklarda it üzere öldüreceksiniz’ dedi. Dokunulmazlıklarımız kaldırıldı. Bugüne geldiğimiz de değişen bir şey yok. Baskılarla bizi demokratik siyasetten koparmaya çalıştılar. Kürt probleminin demokratik siyasetle çözüleceğine inandığımız için bugüne kadar uğraş ettik. Belediye başkanlığına geçtikten bir gün sonra kayyımlar yerimize atandı. Bugün de haksız hukuksuz Kobanê davası ile karşı karşıyayız” diye konuştu.

‘IŞİD ÇETELERİN VAHŞETİ KARŞISINDA SUSKUNLUĞUMUZ DÜŞÜNÜLEMEZDİ’

Savunmasında “IŞİD çetelerin vahşeti karşısında suskunluğumuz düşünülemezdi” diyen Türk şöyle devam etti:

“O periyotta niyetlerimizi ortaya koyduk. Eforlar gösterdik, tüm dünyaya seslendik. IŞİD çetelerinin gözden kaçmamasını, demokrasiye insan haklarına dayanak verilmesini istedik. İŞİD çeteleri kentleri yıktı, yaktı insanları kaçırdı. Biz o devir müdahil olduk ve vahşeti göstermek için efor gösterdik. Tahlil süreci başlamadan evvel periyodun MİT Müsteşarı Emre Taner ile görüşme yaptık. Sayın Emine Ayna ile birlikte Başbakan bizi davet etti, bir süreç başladı. Ayla Akat Cet ile birlikte İmralı’ya Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmek için gittik. Bir yerde devlet, açılım yapmak için takviye isteyecek ve bize geriden tuzak kuracak; bu türlü bir devir yaşıyoruz. Siyasetçiyiz iktidar üzere düşünmek zorunda değiliz, fikirlerimizi halka iletmek üzere bir sorumluluğumuz var. Siyasetçi iseniz halkın taleplerini yanlışsız okumanız lazım, yaptığımız bu. Fikirlerimizi söyledik, Newroz’larda, mitinglerde niyetlerimizi söyledik. Her vakit barışı temel aldık, barışçıl bir süreç için çaba ettik.”

Türk, verdiği savunmanın devamında şunları söyledi:

VALİYLE KOBANÊ’YE TIRLARI UĞURLADIK: Bir hukuk devleti varsa, insanların fikir ve fikirlerinden yargılanmaması lazım. Vakit zaman siyasetçiler ve basın HDP’nin halkı kışkırttığını söylüyor. Kimi kışkırttık; ortada bir şey var mı? Hukuken bu davanın azmettirici olarak görmesi hukuk dışı bir anlayıştır. Kobanê’ye 16 küme gittik, o periyot belediye lideriydim. Orada bir konuşma yaptım, o konuşmada DAİŞ vahşetine sessiz kalınmamasını istedim. Kobanê halkına dayanaklar sunduk. 5-6 tır un gönderdiğimiz de Mardin Valisi ile o tırları uğurladık.

SUÇLAMALAR SİYASİ VE TALİMATTIR: Hazırlanmış bir iddianame var, hukuksuzdur. Türkiye’de siyasilere verilen bir iletidir. Bugün iktidar farklı telaffuzlarla Kürtlere bakış açısını muhakkak ederek, milliyetçi ve apolitik bölümleri yanında tutmak için gaye gösteren bir yaklaşım göstermiştir. Bütün iddianameyi okumanın talihi yok lakin bir öykü anlatmak istiyorum: Adamın biri çok aç çölde, bir eşek görüyor. Aç adam eşeği yeme niyetinde, adam ‘kulakları tavşanınkine benziyor’ diyor ve yiyor. Herhalde bizimde kulaklarımız tavşana benziyor. O yüzden yargılanıyoruz.

KAYYIM ATAMALARI İÇİN DAVA AÇILDI: Belediye başkanlığımız periyodunda yolsuzluklara ilgili hakkımızda dava açılmadı. Kayyımın geldikten sonra kayyımın atadığı yöneticiler, daire liderleri yolsuzlukla tutuklandı, haklarında davalar açıldı ve kayyım üzerinde sözler verildi. Bizim hakkımızda bu türlü bir şey olmamasına karşın, yalnızca kayyım atamak için hakkımız da bu türlü davalar açtılar. Kayyımlar hakkında açılan davaların hepsinin buraya getirilmesini istiyorum. Kayyımlar hakkındaki tüm evraklara karşın bir dava açılmadı. Şayet bu dava buraya getiriliyorsa, öteki bütün belgelerin buraya getirilmesi lazım.

ÖZAL DEVRİNDE DE ŞAM’A GİTTİK: Kandil’de çekilen bir fotoğraf var; o da tahlil sürecinde çekilen bir fotoğraf. Devletin de bu hususta bilgisi var. Özal devrinde, onun bilgisi dahilinde Şam’a gittik, bir ateşkesin sağlanması istikametinde bir başlangıçtı. 1993’te bir şeyler çözülebilirdi. Biz Şam’da iken, Özal’ın vefat haberini duyunca, o çalışmalar sonuçsuz kaldı.

‘DAİŞ’İN BAŞ KOPARAN VAHŞETİNE KARŞI DURMANIN NERESİ CÜRÜM?’

Türk’ün savunmasının akabinde mahkeme lideri sorular yöneltti. Mahkeme liderinin, DAİŞ’e dönük basına verdiği demeçleri sorması üzerine Türk, “DAİŞ’in baş koparan vahşetine karşı durmanın neresi hata. Suriye’de değil, Türkiye’de değil, bütün Ortadoğu’yu kana bulayan bir vahşete karşı herkesin sesinin çıkarması lazımdı. Bu vahşete karşı gayret edilmesi noktasında herkese davette bulunuyoruz. Bunun davada yer alması bile anlamsız” tabirlerine yer verdi.

Türk, yurtdışına çıkışlarıyla ilgili evrakları soran mahkeme liderine “Tek tek okumanıza gerek yok” diye cevap vererek şunları söyledi:
“Celal Talabani dostumdu. Mesut Barzani’de o denli o yüzden bu bahiste yurt dışına çıkmışlığım vardır. Bilhassa Irak’a gittim, Celal Talabani seçildiğinde ya da hasta olduğunda gittim. Türkiye’de binlerce insan gidip geliyor. Irak’a gitmenin bir cürüm olduğunu göstermek, tüzel bir anlayış değil.”