İtalyan basınında yer alan haberlere nazaran, 2006-2015 yıllarında Cumhurbaşkanlığı yapan Napolitano, bir müddettir tedavi gördüğü başkentteki klinikte dün akşam saatlerinde ömrünü yitirdi. Eski Cumhurbaşkanı’nın durumunun son günlerde kötüleştiği belirtiliyordu.
Napolitano’nun vefatı akabinde Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella, yayınladığı taziye iletisinde, “Ölümü beni derinden üzüyor, Cumhuriyet’in şükran hislerini sunuyorum.” sözünü kullandı. Başbakan Giorgia Meloni de İtalyan hükümeti ismine Napolitano’nun ailesine başsağlığı diledi.
Katoliklerin manevî önderi ve Vatikan Devlet Lideri Papa Franciscus da “İtalya için kritik vakitlerde yanlışsız ve değerli seçimler yapan kişi” olarak tanımladığı Napolitano’nun vefat haberini derin ıstırapla öğrendiğini belirtti.
AB Kurulu Lideri Ursula von der Leyen de “X” platformundaki paylaşımında, Napolitano’nun vefatı münasebetiyle yas tuttuğunu söz etti.
İTALYA’DA 2. DEFA CUMHURBAŞKANLIĞA SEÇİLEN BİRİNCİ İSİM
1925 yılında Napoli’de doğan Napolitano, siyasete gençlik yıllarında İtalyan Komünist Partisi’nden atılmış ve kısa müddette partinin üst seviye isimleri ortasına girmişti.
1953-1963 ve 1968-1996 olmak üzere farklı periyotlarda birkaç kere parlamentonun alt kanadı Temsilciler Meclisi’ne milletvekili seçilerek misyon yapan Napolitano, 1992-1994 yıllarında da Temsilciler Meclisi Başkanlığı yapmıştı.
1996 yılında Romano Prodi liderliğinde kurulan sol koalisyon hükümetinde İçişleri Bakanı olarak vazife yapan Napolitano, bu vazifede 1998 yılına kadar kalmıştı.
2005 yılında devrin Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi tarafından “hayat uzunluğu Senatör” ilan edilerek, parlamentonun üst kanadı Senato’nun doğal üyesi olmuştu.
2006 yılında 2. Romano Prodi hükümetinin aday göstermesi ve sol partilerin dayanağıyla Napolitano, İtalya Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı seçilmişti.
Napolitano, cumhurbaşkanlığında 7 yıllık misyon müddetini 2013 yılında doldurduğunda İtalya, önemli mali borç krizi ve seçimlerin akabinde hükümet kurulamadığı için siyasi kriz içinde bulunuyordu.
Siyasi krizin bir de cumhurbaşkanlığı seçimiyle derinleşmemesi için sağ ve sol partilerin daima birlikte aday göstermesiyle Napolitano, 2013 yılında bir defa daha cumhurbaşkanı seçilmişti.
Böylece, Napolitano 1946 yılından bu yana Cumhuriyet ile yönetilen İtalya’da bu misyona ikinci sefer seçilen birinci isim olarak tarihe geçmişti.
Giorgio Napolitano’nun ikinci sefer seçilmesi, İtalyan ve kimi dış basın yayın organlarında “Re Giorgio (Kral Giorgio)” başlıklarıyla karşılanmıştı.
Napolitano, 2014 yılında ülkede siyasi istikrarın sağlanmasıyla 2015’in başında cumhurbaşkanlığından istifa etmiş ve ikinci 7 yıllık periyodunu tamamlamadan vazifesinden ayrılmıştı.
Napolitano’nun istifasıyla boşalan cumhurbaşkanlığına, o devir Anayasa Mahkemesi yargıçlarından olan Sergio Mattarella seçilmişti. Mattarella da Napolitano üzere 7 yıllık cumhurbaşkanlığının birinci periyodundan sonra 2022’de bu vazifeye ikinci defa seçilmişti.
NAPOLİTANO’NUN TÜRKİYE’YE YAKLAŞIMI
Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine dayanak veren İtalyan siyasilerinden olan Giorgio Napolitano, cumhurbaşkanlığı periyodunda 16-19 Kasım 2009’da Türkiye’ye devrin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak resmi ziyaret gerçekleştirmişti. Napolitano, Ankara’daki resmi temasları sırasında, AB’ye o devir Türkiye’ye karşı verdiği kelamları tutma daveti yapmıştı.
Napolitano, 3 günlük Türkiye ziyaretinin son kısmında İzmir’e geçerek burada Efes antik kentini ziyaret etmişti.
Giorgio Napolitano, 29 Ocak 2014’te iade-i ziyaret gerçekleştiren devrin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Roma’da ağırlamıştı.
Napolitano, Gül ile Quirinale Sarayı’ndaki görüşmesinin akabinde düzenlenen basın toplantısında, Türkiye’nin AB üyeliğiyle alakalı; “Müzakere kararı tüm AB üyesi ülkelerin devlet liderleri tarafından oybirliğiyle alındı. Kimi kıymetli Avrupa ülkeleri, bu müzakereleri yavaşlatarak hatta dondurarak olumsuz etkilediler. Bu müzakereler hala neredeyse birinci adımlarında üzere. Türkiye’nin yeri Avrupa’dadır. Avrupa-Akdeniz bölgesinin tamamlayıcı ülkesidir.” ve “Bunun güç, dikenli bir yol olduğunu biliyoruz. Zira Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB’ye bir devlet statüsünde kabulü durumu zorlaştırmıştır.” tabirlerini kullanmıştı.
