Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Lideri Figen Yüksekdağ, Seyahat Davası’nda verilen kararı kıymetlendirdi. “Gezi’den Kobanê’ye direniş haktır” başlıklı yazıda Yüksekdağ, iktidarın varlık uğraşını Seyahat ve Kobanê davaları üzerinden sürdürdüğünü belirtti.
“Gezi, toplumu kuşatan ve gitgide sıkan yeşil faşizm kemerinin birinci kırılma anı ve noktasıydı” diyen Yüksekdağ’ın Yeni Ömür’de yayınlanan yazısı şöyle:
“Biz Ankara’da Kobanê Kumpas Davası duruşmasında siyasal yargı ile olağan cebelleşmelerimizden birini yaşarken, İstanbul’daki Seyahat Davası’nda ceza kararı çıktı. Çok öfkelendiğimiz doğrudur. Ancak şaşırdığımızı söyleyemem. Seyahat Davası en azından Gezi’nin yarı çapında sahiplenilmediği durumda bu türlü bir sonuç kaçınılmazdı. Çünkü AKP-MHP iktidarı varlık uğraşını iki dava üzerinden sürdürüyor; Seyahat ve Kobanê davaları. Bu davalarda verilen ağır cezalar Erdoğan ve Saray iktidarının siyasi zafer ve hakimiyet gösterisidir. Fakat bir o kadar da Pirus Zaferleri ile moral bulan milyonların öfkesinden duydukları kaygıyı kumpas davalar ile hapsedilen aktivist ve siyasetçilerden çıkaran bir acziyet göstergesidir. Artık kelamda Gezi’de sokağa çıkan kitlelere ibret olsun, kaygı yaysın diye Osman Kavala, Mücella Yapan, Can Atalay, Çiğdem Mater ile birlikte 8 dayanışma görevlisine ceza yağdırdılar.
Peki ne oldu? 2013 birinci yazında sokakları, meydanları özgürleştiren 5 milyon bayan ve erkeğin yakın tarihini, tecrübesini, şuurunu gizli bahçelerinde büyüyen isyan potansiyelini silip atabildiler mi? Barışçıl protestonun demokratik direnişin temel hak olduğunu kendi hareketi ile kavrayan haklar hakikati palavra mı oldu? Seyahat Haziran hareketine düşman işgali muamelesi yapan, düşman hukuku uygulayanların bu türlü olmasını istediği kesin. 9 yıldır başlarını her yastığa koyduklarında gördükleri Seyahat kabusundan bu türlü kurtulduk sanıyorlar. Onları bu kadar korkutan Gezi’nin o denli söylendiği üzere kasıtlı örgütlü bir hükümet düşürme teşebbüsü olması değildi. O günlerde kendini umutsuz özgücüne inançsız ve AKP’nin her konutun içine kadar uzanan işgali karşısında çaresiz hissedilenlerin birkaç saatte ve günde yaşadığı büyük sıçramaydı. Sürat ve netlik eş vakitli gelişti. Birbirini tanımayan, bilmeyen yüzbinlerce insanın organize olma yeteneği birden adeta fışkıran kolektif zeka birbirini sahiplenme ve dayanışma inceliği 10-15 gün içinde yaratılan estetik pahalar, komin alanlarında, barikat başlarında uzunluk veren toplumsal etik o denli bir nitelik ortaya çıkardı. Ki AKP ve Erdoğan bunun moral tartısı altında eziliyor. Yönetilenlerin iktidarı ele alamasalar da yönetenleri hareketinin niteliği ile aşmasıydı bu. Yenilmezlik zırhına bürünen iktidarı o zırhın isyan geçirdiğine, kırılıp delindiğine ayıktıran toplumsal güçtür. Bu nedenle AKP ve Erdoğan’ın Seyahat nefreti bitmiyordu. 8 bireye en ağır cezaları vererek yaşadıkları ruhsal travmayı, nitelik yetmezliğini 20 yıllık iktidar lüksüne karşın kendilerini Seyahat pratiği ve derinliğinin yarısı kadar kuramadıkları gerçeğini unutmaya çalışıyorlar. Erdoğan’ın dediği üzere davayı bitirince “Bu iş bitmiş” olsa çok sevinecekler.
Ama 20 yıldır kendi mutlak hakim sarayların aklının havsalasının olmadığı bir şey var. Halk barikatı denilen kavram ve olay. Kırık çıkık dava belgelerine sığdırılamaz. Demokratik protesto ve direniş hakkı hiçbir mahkeme tarafından yargılanamaz. Halk hakikati geniş, karmaşık, çok taraflı bir kavramdır lakin soyut ve donuk değildir. Seyahat davasında 8 hak savunucusuna “şok edici” cezalar verenler halk direnişinin sorumlusu ve organizatörünün onlar olmadığını ve hakikatin her şeyi ile şeffaf yapısı gereği olmayacağını bal üzere biliyor, maksat tam da “seçilmiş düşmana” cezalandırarak halkı şok etmek. Milyonların algısına yönelik yayılan şok dalgaları ile toplumun en temel insani talepleri için büyük protestolara girişmekten caydırmaya çalışıyorlar. Toplumsal hareketi küçük yutulabilir kesimlere ayırma “terör, provokasyon” baskısı birçok muhalif özneyi gölgesinden korkar hale getirme, “sokağa dökülme, sokağa çağırma” hakkını düşman hukuku mengenesi ile ezme düzeneği çoktandır işliyor.
Kobanê davasında yargılanan siyasetçi ve bayan hak savunucuları da birebir atak düzeneğinin amacı değiller mi? IŞİD canavarlarına karşı gelişen toplumsal demokratik refleks ve özsavunma dayanışma hareketi 38 sefer ağırlaştırılmış müebbet istemiyle akın ve ceza konusu ediliyor. Gezi’de polis mermileri, gaz bombaları, faşist linçle gerçekleştirilen cinayetlerin faillerini nasıl yargı kıyağı ile kollayıp canından can gidenleri cezalandırdılarsa, tıpkı düzeneği Kobanê davasına da uyguluyorlar. Doğal dava ve direnişin öznesi Kürtler olunca provokasyon, komplo ve ceza 8’e katlanıyor. Kobanê dayanışması hareketi de tıpkı Seyahat üzere milyonların onurunu, vicdanını harekete geçirmiş ve iktidar vefat talimatı verinceye, provokasyon timleri sokağa salınıncaya kadar insanların ailecek katıldıkları bir halk eylemselliği olarak gelişmişti. 6-8 Ekim sürecinde iktidar ve kontra-paramiliter çeteler eliyle gerçekleştirilen katliam yetmemiş olacak ki bugün o halk iradesine Kobanê Davası eliyle tekrar cezalandırma peşindeler. Kürtlerin hem direkt varlığını, demokratik aksiyonlarını hem temsili siyasi iradesini hedefleyen hiçbir yerden hayat hakkı tanımayan bir saldırganlık bu.
Ama neresinden baksalar, neresinden saldırsalar da toplumun yalnızca tarih tarafından anlaşılacak hareketinin tabiatına dokunamazlar. Seyahat ve Kobanê direnişleri, biri Batı, biri Doğu merkezli olmak üzere yönetilenlerin direkt siyaset alanına indiği ve birileri tarafından örgütlenmeyi beklemeden tarihin istikametini değiştirdiği toplumsal hareketlerdir. Yönetenler artık kendini paralasa, taş üstünde taş bırakmasa bu hakikati değiştiremez. Hakikat tarihi değiştiriyor, geleceği şekillendiriyor zira.
Gezi, toplumu kuşatan ve gitgide sıkan yeşil faşizm kemerinin birinci kırılma anı ve noktasıydı. Kendini efsunlu sanan AKP-Erdoğan iktidarının büyüsünün bozulduğu, öyküsünün geriye sarmaya başladığı dönemecin ismiydi. Seyahat birebir vakitte 2013 Mart’ında ilan edilen Kürt meselesinde tahlil sürecinin oluşturduğu iklimde uzunluk verdi. Bugün kimi muhalif kesim ve Gezici bunda bir illiyet bağı, mukadderat birliği görmüyor. AKP-Erdoğan sultasının ömrü bu nedenle uzun sürdü esasen. Meğer Seyahat Direnişi Fırat hududunu geçip, Lice’de orman kıyımı ve kalekol inşasına karşı halk hareketi olarak kendini gösterdiğinden, politik ve ruhsal hudut da aşılmıştı. Taksim’de günlerce “Diren Lice” sloganlarını haykıran kitle, tarihî bir köprünün kurulmakta olduğuna işaret ediyordu.
Tam da bu kritik noktada Seyahat Direnişi ağır bir taarruza uğrayarak, Türkiye çapında basamak kademe tasfiye edildi. 2014 Kobanê halkı hareketi yeniden tahlil sürecinin bağrında gelişti ve daha çok Kürdi yanıyla tasnif edilse de Seyahat ruhu taşıyordu. Zira Seyahat ve Kobanê hareketleri iç içe geçmiş sorun, talep ve birikimlerin, halkların etkileşime çok açık olduğu bir devrin eseriydi. Buna devrimci durum deniyor. 2013 Haziranıyla başlayıp 2015 Haziranına kadar süren bu devrimci durum değişikliğine iktidarın müdahalesi ise kanlı ve acımasız oldu. En çok Seyahat ve Kobanê süreçlerinde sergilenen halk iradesine saldırdılar. Ortadan geçen 8-9 yıla karşın hala sıkıntıları, nefretleri bitmedi. Çünkü halkların kolektif hamasetinden, siyaset merkezinin çeper tarafından aşılmasından, Erdoğan’ın deyişiyle “Ayakların baş olma sevdasından” vefatına korkuyorlar. Olanca görkemiyle direniş hakkını keşfeden, bunun legalliğini cüretle savunan halklar, bayanlar, gençler, kazanmayı da direnirken öğrendi. Seyahat ve Kobanê hareketleri arkasında toplumun tutunacağı bu türlü kazanımlar bırakmıştır.
Bugün ağır ve aralıksız intikam akınlarından daha fazla odaklanmamız gereken, tutunduğumuz kazanımlar ve onların nasıl geliştirileceğidir. Mevcut sistemden hoşnutsuz ve mutsuz olan herkes Gezi’nin olduğu kadar Kobanê’nin kıymet ve kazanımları etrafında buluşamazsa, gelişim ve kurtuluş sağlanamaz. Demokratik direniş hakkını, ülkenin iki yakasını bir ortaya getirecek şuurda savunmaktan kelam ediyoruz. Tarihin akışı ve zulmeden hükümranlar toplumu ve politik öncülük argümanı taşıyanları birleşmeye zorluyor. Bu mecburilik kavranmadıkça kimse kendi bahçesinde huzur bulamaz.
Gezi’yle birlikte Kobanê ve HDP kapatma davaları karşısında politik özgürlük davası kavrayışıyla çabayı yükseltmek içinden geçtiğimiz sürecin turnusol kağıdı olacak. Toplumun bu davalarda temsil olunan politik dinamiğini, birikimini, değişim potansiyelini savunmadan düşülen her yanlış ve boşluk, bugünü zedeler, geleceği erteler. Ancak kurulacak birleşik savunma çizgisi, Gezi’nin hala yankılanan o sloganını gerçeğe dönüştürebilir. Yeni ve daha güçlü bir başlangıç yapabilir. Faşizm tarafından bölünerek kaybedenler, birleşerek yine kazanabilir.” (HABER MERKEZİ)
KAYNAK
