Gezi Davası kararı sonrası yaptığı küme toplantısında partililere, “Ya bana katılın ya yolumdan çekilin” diye seslenen CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, açıklamasıyla ilgili konuştu.
Sözcü gazetesi müellifi Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Hayır bu bir adaylık açıklaması değil, bu bir manifesto. Nitekim büyük bir içtenlikle söylüyorum, kararı 6’lı masa olarak birlikte alacağız, bir kişinin çıkıp ‘ben adayım’ demesi asla yanlışsız değil” dedi.
“Bu manifestonun tarihi kıymeti var” diyen Kılıçdaroğlu, “Aynı vakitte Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu da gösteriyor ve bu manifesto tıpkı vakitte sağduyulu bütün insanların hangi partiden olursa olsun misyona davet edilmesi manifestosudur. Bütün vatandaşlarımızın bana katılmalarını istiyorum zira bana katıldıkları vakit şunu söylüyorum; onlara daha hoş, herkesin iş güç sahibi olduğu, daha uygar, prestiji olan, demokrasisi gelişmiş bir Türkiye, 5’li çetelere çalışan değil kendi halkına hizmet eden bir iktidar vaat ediyoruz. Bana katılmayacaksanız yolumuzdan çekilin zira biz iktidara yürüyoruz” diye konuştu.
‘ANLAŞACAĞIZ, KESİNLİKLE ANLAŞACAĞIZ’
Bunun bir adaylık açıklaması olmadığını lisana getiren Kılıçdaroğlu, “Gerçekten büyük bir içtenlikle söylüyorum, kararı 6’lı masa olarak bir arada alacağız, bir kişinin çıkıp “ben adayım” demesi asla hakikat değil. Son yayınladığımız bildiride cumhurbaşkanı adayının niteliklerini saydık, bu niteliklere sahip olan birini seçeceğiz. 6 önderin tarihi bir sorumluluğu var, hiçbirimiz kendi partimizin gözüyle olaylara bakmıyoruz, hepimiz ortak olarak Türkiye’nin geleceğini düşünüyoruz” sözlerini kullandı.
Cumhurbaşkanı adayı konusunda uyuşmazlık olması durumundaki senaryo sorulan CHP başkanı, “Anlaşacağız, kesinlikle anlaşacağız” dedi.
Gezi Davası kararlarıyla ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, “Birincisi şu; insan hakları ihlalleri artık bir ülkenin değil bütün dünyanın ortak meselesidir. Münasebetiyle bunu bir ülkenin kendi hudutları içine hapsetmek ve dünyanın görmesini engellemek artık mümkün değil. Siz beşere da, tabiata da, etrafa de hürmet duymak zorundasınız ve hakkını teslim etmek zorundasınız. Erdoğan’ın Seyahat olayları hasebiyle intikamcı bir hal takınmasının temeli Seyahat’te gençlerin gösterdiği reaksiyona karşı diz çökmesidir.
Erdoğan, yaptığı haksızlığı biliyordu, Seyahat Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine karşı, adaletsizliğe karşı toplumda biriken öfkenin dışa yansımasıydı bu bir manada, münasebetiyle Seyahat hareketleri yalnızca Türkiye’deki gençlerin değil bütün dünyanın takdirini topladı, insanların tabiata olan bağlılıklarını ortaya koydu ve Seyahat aksiyonlarında siyaseten yalnızca bir küme insan yoktu.
Ak Partili de vardı, MHP’liler de vardı, CHP’liler de vardı, yaşlılar da, gençler de vardı, iftar sofraları kuranlar, namaz kılanlar da vardı, yani toplumun ortak yansısı orada lisana geldi. Erdoğan bu hareketin kendisine geri adım attırmasını bir türlü hazmedemedi ve bir biçimiyle onlardan intikam almak istedi. Seyahat olayları münasebetiyle kurulan mahkemenin Almanya’daki Nazi mahkemelerinden bir farkı yok, orada da beşerler nasıl mahkum edildiyse benzeri olaylar burada da oldu. Siz rastgele bir davada yargılanıyorsunuz, beraat ediyorsunuz, ortadan bir müddet geçiyor beraat ettiğiniz davadan yeni mahkeme geliyor, Saray’dan aldığı talimatla müebbet mahpusa mahkum ediyor. Bu beşerler kendilerini hiçbir vakit hatalı görmediler, zira bu beşerler hiçbir vakit kişisel çıkar peşinde koşmadılar, tek dilekleri demokrasiydi, hoş bir Türkiye’de, özgürlükçü bir Türkiye’de yaşamaktı, buydu talepleri. Hatta dava görülüyor diye yurt dışından geldiler, siz bunları aldınız mahkum ettiniz. Münasebetiyle bu haksızlığı sokaktaki sade vatandaş da biliyor, dünyada vicdanı olan herkes de biliyor. Mısır’da darbe yapıldığı vakit Erdoğan karşı çıktı değil mi işine gelince diğer bir ülkede olan darbeye karşı çıkıyorsunuz ki karşı çıkabilirsiniz, bu hakkınız” sözlerini kullandı.
